Dördüncü Osman

5 Haziran 2010 Cumartesi

Kendileri Yabancı Hikâyeleri Türkçe

Kendileri Yabancı Hikâyeleri Türkçe

'Aynı dili konuşuyoruz' sloganıyla aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve Kayseri'nin de bulunduğu 14 ilde gerçekleştirilen olimpiyat etkinliklerinde coşku tüm Türkiye'yi sardı.

Bu muhteşem program Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlenecek ödül töreniyle taçlanacak.

Hollandalı Tim henüz 15'inde bir genç. 'Nasılsın?' diye sorana, "Çok şükür iyiyim, siz nasılsınız?" diye karşılık veriyor. Güzeller güzeli Aminata Malili'nin billur gibi bir sesi var. Türk sanat müziğimizin en içli şarkılarından 'Buruk Acı'yı öyle duygulu söylüyor ki kulaklarımızın pası siliniyor. Norveçli Christina'nin 'Kardelen' şiiri ise yüreklerimize dokunuyor. Onlar, renkleri, dinleri, hikâyeleri ayrı 'olimpiyat çocukları'. Ama hepsinin ortak bir dili var: Türkçe. Bu yıl 8.si düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları için 120 ülkeden gelen 750 öğrenci, dansları, şarkıları ve şiirleriyle gönülleri fethetti. Geçtiğimiz haftayı, İskenderun'dan gelen şehit haberi, ardından Gazze'ye yardım malzemesi götüren gemilere İsrail saldırısı ile hüzünlü geçiren Türk halkına moral olan olimpiyat ekibi, arkalarında bıraktıkları ilginç hikâyelerle ülkemizden ayrılmaya hazırlanıyor. Dedik ya hikâyeleri ilginç diye... Nâzım Hikmet'in teyzesi Sara Okçu sayesinde Türkçe öğrenen Pakistanlı İmtiaz Begum, Danimarkalı öğrenciyi olimpiyatlara hazırlayan ünlü rock sanatçısı Gudrun Holck ve Nurten-Halim Dağlar çiftinin evlatlık edindiği Kanadalı üç kardeş, Kody, Kyler ve Savana'nın hikâyesini dinleyince bize hak vereceksiniz...

***

Danimarkalı rock yıldızı olimpiyatlara öğrenci yetiştiriyor

Gudrun Holck, Danimarka'nın ünlü rock sanatçılarından biri. Aynı zamanda ülkenin önde gelen müzik okulunda öğretmenlik yapıyor. Bir yıl önce Danimarka'daki Türk okulundan Türkçe Olimpiyatları'na şarkı dalında katılacak 15 yaşındaki Emilie Blinkenberg'i yetiştirmek üzere teklif alır. Türk kültürünü yakından tanımak isteyen ünlü rockçı, teklifi tereddütsüz kabul eder. Olimpiyatların Kuzey Avrupa elemelerinde jüri üyeliği de yapan Holck, coşkudan öyle çok etkilenir ki küçük kızını da yanına alarak Danimarka ekibiyle Türkiye'ye gelir. Altınpark'taki Danimarka standında etrafını saran onlarca kişiye poz verirken tanıdığımız bu kızıl saçlı kadın, Türkçe gönüllülerinden. Zira ülkesine dönünce Türkiye lobisi yapacağını söylüyor. Holck, "Olimpiyatların yaygınlaştırılması ve daha çok çocuğun Türkçe şarkılar öğrenmesi için çalışacağım." diyor. Şu sıralar Arapça öğrenen ünlü rockçı, en yakın zamanda Türkçe de öğrenmek istiyor.

Gudren Holck, sosyal olaylara da duyarsız kalmıyor. Saddam rejimi yıkıldıktan sonra soluğu Irak'ta almış. Iraklılara moral olması için konserler vermiş. Danimarka'da Peygamber Efendimiz'e (sav) yönelik yapılan karikatürist olayını 'aptalca' diye nitelendiren Holck, ülkesinin İslam'a karşı saygısız davrandığı görüşünde. Geçen yıl çıkardığı albümünde "Them and Us" (Onlar ve Biz) isimli şarkıyı seslendiren sanatçı, insanlar arasındaki ayrıma dikkat çekmek istemiş. "Hepimiz biriz." diyen Holck, olimpiyatlara katılma nedenini de Türkiye'yi tanımak ve tanıtmak olarak özetliyor. Hiç Türkçe bilmeyen rockçı, Emilie isimli öğrenciye Candan Erçetin'in seslendirdiği 'Annem' isimli şarkıyı çalıştırmış. Şarkı seçiminin hikâyesini Holck'tan dinliyoruz: "O günlerde Emilie'nin annesine kanser teşhisi konulmuştu. Şarkıların sözlerini okurken Emilie 'Annem' şarkısından çok etkilendi ve onunla yarışmak istedi. Şarkıyı çalışırken bir hayli duygulu anlar yaşadı." Emilie'nin annesi, kemoterapi tedavilerinden sonra sağlığına kavuşmuş.

***

Yıllar sonra, Türkçe öğrenmesine vesile olan manevî annesinin mezarında

Nâzım Hikmet'in teyzesi Sara Okçu, bundan tam 37 yıl önce bir iş gezisi vesilesiyle Pakistan'a gider. O yıllarda 21 yaşında olan İmtiaz Begum ile tanışır. Genç kız, Okçu'nun tercümanlığını yapmaktadır. İkilinin ilişkileri zamanla dostluğa dönüşür. Öyle ki Begum, Sara Hanım'a 'manevi annem' der. Hayatını değiştirecek kararı da o günlerde verir. Üniversitede Türkçe bölümünden mezun olan Begum, Pakistanlı ve Türk devlet adamlarına tercümanlık yapar. Şimdilerde ülkesinde Modern Diller Üniversitesi'nde asker ve subaylara Türkçe öğreten 57 yaşındaki İmtiaz Hanım, en son 26 yıl önce geldiği İstanbul'a bu kez Türkçe Olimpiyatları vesilesiyle tekrar geldi. Hem de ölümünden önce Kuzguncuk'ta oturan manevi annesi Sara Hanım'ın evini ve mezarını ziyaret etti. "Birini sevmek çok başka bir şey." diyerek başladığı sözlerini, gözleri ağlamaklı sürdürüyor: 26 yıl sonra İstanbul'a geldim. Sara Hanım'ın evini buldum. Ailesiyle görüşemedim ama yıllar sonra mezarına gitmek nasip oldu ve bir Fatiha okudum. Çok mutluyum. Sara Okçu'da bahsederken gözlerinin içi parlıyor İmtiaz Hanım'ın. Onun için "Tam bir İstanbul hanımefendisiydi." diyor. Begum'a göre Sara Hanım'ın hayatı tam bir tarihi roman. Zira Sara Okçu, İstiklâl Savaşı'nı fiilen başlatan ilk asker ve siyaset adamı Ali Fuat Cebesoy'un kuzeni. Babası askermiş. 19 yaşındaki bir kardeşini de Çanakkale Savaşı'nda kaybetmiş. Manevi annesinin kendisine unutamayacağı birçok anısını anlattığını söyleyen Begum, Nâzım Hikmet'in kendisinden yaşça büyük olan teyzesine şiir yazdığını anlatıyor....

Evlatlık aldığı üç Kanadalı çocuk şimdi olimpiyatlarda yarışıyor

Kody, Kyler ve Savana kardeşler sırayla çıkıyor sahneye. Biri İstiklâl Marşı'nı, diğeri Sakarya, küçük kız ise 'Annem' şiirini okuyor. Heyecanla sahneden indiğinde kendisini bekleyen başörtülü kadının kucağına atlayıp 'annem' diyerek sarılıyor küçük Savana. Esmer, çekik gözlü bu üç sevimli çocuğun gerçek annesi Vietnamlı, babası Kanadalı. 'Anne' diyerek kucağına koştukları kadın ise onları daha kundaktayken evlatlık edinen İzmirli Nurten Dağlar...

Halim ve Nurten Dağlar çifti 15 yıl önce çalışma vesilesiyle Amerika'ya gitmiş. Halim Bey'in bir uçak fabrikasında iş bulması üzerine Kanada'ya gelen çift, 12 yıldır burada yaşıyor. Çiftin üç çocuğu evlatlık almasının hikâyesi de Halim Bey'in Hava Harp Okulu'nda öğrenciyken eğitim için Amerika'ya gittiği yıllara dayanıyor. Baba Dağlar'dan dinliyoruz: "Amerika'da bir parkta otururken yanıma 4 yaşında bir kız çocuğu gelip, 'Benim babam olur musun?' diye sordu. Ne demek istediğini anlamamıştım. Meğerse kimsesiz çocuklar evlatlık olarak veriliyormuş. O yıllarda bekardım ama evlendiğimde evlatlık çocuk almaya karar verdim." Kanada'ya gelince bir arkadaşı vesilesiyle koruyucu aileliğe başvuran Dağlar çifti, hastaneye giderek, uyuşturucu ve alkol bağımlısı olan anne-babası tarafından terk edilen 22 aylık Kody, 9 aylıkken Kyler ve doğar doğmaz da Savana kardeşlerin koruyuculuğunu üstlenir. Yetkililer, koruyucu aileliği yapamadıkları takdirde kendi çocuklarını da kaybetme tehlikeleri olduğunu söyler. Anne Dağlar, "Her ay evimize bir yetkili gelip çocuklarla ilişkimizi kontrol ediyordu. Müslüman ve Türk olmamız onları pek memnun etmese de çocuklara iyi baktığımızı görünce hep artı puan verdiler. Kanadalı yetkililer, şimdi bize, 'Sizin gibi başka koruyucu aile olacak Türkler yok mu?' diye soruyor." diyor.

5 yıllık koruyucu aileliğin sonunda 3 kardeşi nüfuslarına geçiren Dağlar çiftinin de üniversiteye giden bir erkek, lise ve ortaokul öğrencisi iki kız çocukları var. Anne Dağlar, çocuklarının evlatlık kardeşlerini kabullenmekte zorluk çekmediğini söylüyor ve ekliyor: Onlar öksüz ve yetime bakmanın önemini biliyorlar. Nurten Hanım, çocuklara bağlılığını ise şöyle anlatıyor: Evlatlık çocukların kesinlikle öz evladın yerini tutamayacağını düşünürdüm. Şimdi bir öz anne çocuğu düştüğü zaman nasıl kalbi sızlarsa, şimdi ben de onların tüyüne zarar gelecek diye korkmaya başladım. Baba Halim Dağlar ise, "Bu çocukların bir gün gazete sayfalarında uyuşturucudan öldüğü haberini okumaktansa onlara sıcak bir yuva vermiş, geleceklerini kurtarmış olduk. Bunun mutluluğu bize yeter." diyerek, duygularını dile getiriyor. Çocuklar da anne-babasını çok seviyor. Öyle ki 7 yaşındaki küçük kızları Savana, hep onlarla birlikte uyumak istiyormuş. Savana, kendisine büyüyünce ne olacağını sorana, "Önce annem gibi güzel bir anne, sonra doktor olacağım." cevabını veriyor.

Evlatlık olduğunun bilincinde olan 10 yaşındaki Kody ise zaman zaman annesine, "Keşke ben de senin karnından gelseydim. O zaman beni kimselere vermezdin." diyormuş. Nurten Hanım ise oğluna, "Sen benim karnımda değil ama kalbimde büyüdün." diyerek, sevgisini gösteriyor. Çocukların Kanadalı isimlerinin yanı sıra Türk isimleri de var. Kody Kemal, Kyler Abdulkadir ve Savana Nurhayat isimlerini kullanıyor. Geçtiğimiz yıl iki oğlu için İzmir'de sünnet düğünü yaptıklarını anlatan Nurten Dağlar, bir gün çocukları gerçek ailelerini aramak isterlerse yardımcı olacağını ifade ediyor. Ama çocukların kendilerini bırakıp gitmeyeceğini düşünüyor.

Zaman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder